Girit (Crete)
Girit dünyaca tanınmış bir turizm merkezidir. En ilgi çeken turistik ziyaret yerleri arasında Knossos, Faistos ve Gortis 'deki arkeolojik sitler, Retimnon (Resmo)'daki Venedik kalesi ve Samarya, Aya İrini ve Aradena geçitlerinin doğal güzellikleri sayılabilir.
Girit Avrupa'nın ilk uygarlıklarından biri olan Minos krallığına (yaklaşık MÖ 2000-1400 arası) beşiklik etmiştir. İngiliz arkeolog Arthut Evans’ın bölgede rastladığı oyulmuş mühür taşlarına olan ilgisi, onu 1900 yılında Knossos’da düzenlediği kazı sonucu Doğu Akdeniz’de “başka bir uygarlığın zanaatkârlığı ve işçiliğinin bir devamı olarak görmediği” bu saraylarının en büyüğüne rastladı. Yapılan kazılar sonucu ortaya çıkan bu medeniyete bir isim vermek gerekiyordu. Bunun için her zaman olduğu gibi efsanelere başvuruldu. Efsanelere göre Zeus’un oğlu olduğu farz edilen Kral Minos’a Girit’in yönetimi verilmişti. Minos’tan sonra gelen hanedan fertlerinin de haliyle “Minos” adıyla anılacağını düşünen İngiliz Arkeologlar Girit Uygarlığını tüm dünyaya “Minos” adıyla yayıp bunlara da “İlk Yunanlar” demiş olsa da, hakikat, o dönemin Giritli sakinlerinin kendilerine ne dediğinin hâlen bilinmemekle birlikte: arkeolog Arthur Evars’ın başvurduğu efsanelerin tabletlerdeki kayıtlardan çok sonrasına ait olduğuydu. Dolayısıyla bu verilerle Girit adasında izlerine rastlanan ilk sakinlerin “İlk Yunanlar” olduğunu söylemek mümkün olmamakla birlikte, “ilk dönemlere ait definler, adadaki toplumun klanlar ya da geniş aileler halinde yaşadıklarını düşündürüyor ve sarayların etrafındaki kasabalarda yapılan kazılar, kendi ambarlarını kontrol eden geniş ve bağımsız ailelerin varlığını gösteriyordu.
Ayrıca, Knossos ile Kandiye arasında kalan, "Khaniale Tekke", Teke ya da Tekke adındaki bölgedir Tunç Dönemine ait oldukça zengin saraylar bulunmuştur. 1. Dünya savaşı sırasında bulunan mezarlar sonrasında birçoğu yağmalanmıştır. Yakın yüzyılda, Girit adasındaki pek çok yer isimlerinin değiştirilmiş olması, adres bulmak ve belgelemek açısından araştırmacıları oldukça zora sokmuştur. 1967’de Tekke mezarlarına da Payne tarafında bulunanlarına da “Fortetsa” adı verilmiştir. Bugün ise Girit'te "Khaniale Teke" antik saray ve mezarlarının olduğu yeri sorsanız, kimse bunların yerini size gösteremeyecektir.
Girit'in tarihi Milattan önce 2000'li yıllara kadar dayanmaktadır. Milattan önce 1700'lerde gerçekleştiği düşünülen bir felaket nedeniyle Girit halkının yapıları büyük hasar görmüş, pek çoğu yıkılmıştır. Eski adı Minos olan Girit adası Akalar ve Dorlar tarafından işgal edilmiştir. Bu işgale tepkisiz kalan Girit halkı adaya yeni gelenlerden uzak durmak amacıyla yaşamlarını sürdürecekleri kasabaları adanın en ulaşılmaz yerlerine kurmuşlardır. Bunların gerçekleştiği dönem Girit tarihinde Karanlık Çağ olarak adlandırılmaktadır. Bu dönemde adanın yerlileri yeni yaşam koşullarına adapte olamamış ve pek çoğu ölmüştür.
Ada, Roma ve Doğu Roma İmparatorluğu egemenliklerinden sonra Arap işgaline uğramış ve 828-961 arasında Abbasiler'e bağlı Hafsiler tarafından yönetilmiştir. 6 Mart 961'de tekrar Doğu Roma egemenliğine girmiştir. Doğu Roma İmparatorluğu'nun çözülme döneminde Venedikliler tarafından ele geçirilmiştir.
Girit, 1645'te İbrahim saltanatı döneminde Sünbül Ağa hadisesinin tetiklemesi üzerine başlatılan fetihle Osmanlı idaresine geçmiş, Venedik Cumhuriyeti'nin ada üzerinde 1204'den beri devam eden hakimiyetine böylece son verilmiştir. Adanın hemen hemen tamamı ve bu arada Hanya ve Resmo gibi önemli kentler Osmanlı İmparatorluğu tarafından kolaylıkla fethedilebilmişse de, en büyük merkez olan Kandiye kalesinin alınması 24 yıl sürmüş, 1669'da Fazıl Ahmet Paşa tarafından tamamlanabilmiştir.
Adanın Osmanlı hakimiyetine geçişi ile Venedik Cumhuriyeti 'nin Doğu Akdeniz'de yüzyıllardır süregelen önemli rolü son bulmuştur. Ege Denizi'nde ve Mora'da Venedik hakimiyetinde kalan birkaç küçük ada ve kale de müteakip yıllarda Osmanlı Devleti tarafından alınmıştır. Bölgedeki isyankar Rum aileler Trabzon'un Of ilçesi civarlarına yerleştirilmiştir. Kos, Yasiciannis ve Dimitris bugün bilinen ailelerin başlıcalarıdır. Meşhur papaz İgor Yasiciannis'den sonra ailelerin dili dönüştürülmüştür (Neye?). Bu durum, Osmanlı fütuhatı açısından, Fatih Sultan Mehmet zamanından beri teker teker alınan Ege adalarının ve kıyı kalelerinin ve nihayet 1571'de Kıbrıs'ın (yine Venedik'ten) alınmasının mantıklı bir uzantısını teşkil etmiştir.
24 yıllık fetih süreci ve hemen sonrasında, ilki Batı Avrupa medeniyeti açısından, ikincisi de Osmanlı kültür mozaiği bakımından önem arzeden iki ilginç gelişme cereyan etmiştir. Ada halkı 450 yıl süren Venedik yönetimi bünyesinde orijinal bir entelektüel kültür ve zümre yetiştirmiş bulunmaktaydı. Bu oluşumda Girit'in antik çağlardan beri muhafaza ettiği özgün benliğin ve 1453'den sonra Bizans kültür odaklarının artık tarihe karışmalarının veya köklü bir kimlik değişimi yaşamalarının da etkisi olmuştur. Osmanlı fethi ile birlikte Venedikli Girit kültürel birikimin temsilcilerinden bir kısmı eski idarecileri ile birlikte Batı Avrupa'ya geçmişlerdir. Batı Avrupa'da aydınlanma çağı ruhunu besleyecek olan bu Giritli aydın şahsiyetler arasında en önemlisi İspanyol resim sanatının temel taşlarından biri haline gelecek olan El Greco, veya asıl adıyla Domenikos Theotokopulos'tu.
Aynı dönemde bir kısım Giritli de doğuya yöneldi. O dönemde olgunluk çağına ermiş bulunan Osmanlı bürokratik geleneğinin düzenli kayıtlarından takip edilebildiği üzere, fethin hemen ardından Girit yerli halkı arasında bir ihtidâ (İslamiyet’i kabul) süreci yaşandı. Osmanlı'nın Venediğe kıyasla dini inançlara müsamaha ve vergilendirme konularında ada halkı açısından kurtarıcı kimliğine bürünmüş olduğu rahatlıkla iddia edilebilir. Girit adası Birinci Balkan Savaşı neticesinde 1913 yılında Yunanistan'ın hakimiyetine geçmiştir.